Roma İmparatorluğu, hiç şüphesiz yüzyıllar boyunca önemli topraklara hükmetmiş, tarihin akışını değiştirmiş oldukça önemli bir devlettir. Ancak devletin imparatorları arasında öyle biri vardır ki gerek aykırı yaşantısı, gerekse devlet ve toplum düzeninde yaptığı değişikliklerle ne Roma ne de dünya tarihinde eşi benzeri yoktur. Bu yazıda genç hükümdar Elagabalus’un okullarda anlatılmayan ilginç hayatı ve Roma tarihi üzerine etkileri konu alınmaktadır.
Elagabalus Kimdir? Tahta Çıkış Sürecinde Neler Yaşanmıştır?
203 yılında bugünkü Suriye topraklarında bulunan Humus kentinde dünyaya gelen Elagabalus, Saverus hanedanlığından gelmektedir. İsmi, kendi topraklarında yaygın olarak inanılan güneş tanrısı El-Gabal’dan köken almaktadır. Saverus hanedanı, Fas ve Tunus’ta yaşayan Afrika kökenli bir aileydi. Elagabalus’un Romalılara pek benzemeyen esmer dış görünüşün sebebi budur. Küçük yaştan itibaren zamanın hükümdarı Macrimus tarafından tehdit unsuru olarak algılandığı için Suriye’de annesi ve büyükannesi ile beraber sürgün hayatı yaşamakta olan Elagabalus’un eline tahta çıkma fırsatının geçmesi uzun sürmedi. Macrinus’un Roma’nın ağır piyadelerinden oluşan askeri birliği Lejyonların ücretinde kesinti yapması, Lejyonların ayaklanmasına neden oldu. Elagabalus’un büyükannesi Maesa, hiç vakit kaybetmeden Lejyonları Suriye’de kendi tarafına çekmeyi başardı, ayrıca Elagabalus’un Macrinus’tan önceki hükümdar Caracalla’nın gayrimeşru çocuğu olduğunu iddia etti; hemen ardından da torununu Suriye’de imparator ilan etti. Bunu bir savaş ilanı olarak algılayan Macrinus, Suriye topraklarına birlikleriyle ulaştı ancak profesyonel asker olan Lejyonlar Elagabalus’un tarafındaydı. Antakya yakınlarında yapılan savaşta mağlup edilen Macrinus, bugünkü İstanbul-Kadıköy’de Lejyonlar tarafından idam edilirken Elagabalus ise tahta çıkmak üzere Roma’ya doğru yola koyuldu. Henüz 14 yaşındaydı.
Roma’da Elagabalus Rüzgârı
Elagabalus, Roma’ya yüzlerce çıplak kadının çektiği bir savaş arabası üzerinde giriş yaptı. İlginç yaşantısının ilk etkileri bu şekilde görülmeye başlamış oldu. Zaman geçtikçe genç hükümdar daha fazla göze batmaya başlamıştı. Herodian’ın yorumuna göre Elagabalus, doğal olarak sahip olduğu bir erkek güzeli görünüşünü çok fazla makyaj yaparak daha da çekici yapmayı adet edinmişti. Bazı günler Çin’den getirttiği ipek kadın elbiselerini giyer, vücudundaki kılları alırdı.
Elagabalus, hizmetine alacağı erkekleri yeteneklerinden ziyade cinsel organlarının boyuna göre değerlendirirdi. En gözde iki adamı ise bir savaş arabası sürücüsü olan Hierocles ve atlet Zotico’dur. Richard Green’in bir kitabında Elagabalus, “Hierocles‘in metresi, karısı ve kraliçesi olarak çağrılmaktan zevk alan birisi” olarak tanımlanmaktadır. Cassius Dio ise Elagabalus için şunları söylemektedir: “Ahlaksızlıklarını sarayda kendisine ayırdığı odada sürdürürdü. Odanın kapısında hep çırılçıplak durur, gelip geçenlere hayat kadınlarının yaptığı gibi boynunda asılı altınları şakırdatarak, tatlı ve yumuşak sesiyle laf atardı. Pek tabii ki oynayacakları roller için özellikle görevlendirilmiş erkekler vardı.” Roma imparatorluğundaki doktorların en az yarısına kimin onu bir kadın cinsel organı ile donatabileceğini sorduğu da rivayetler arasındadır. Toplamda 5 evlilik yapan Elagabalus’un iki evliliği skandal niteliğindeydi. İlk evlilik skandalı Hierocles ileydi. Hatta onu kendisinden sonraki imparator ilan etmişti. İkincisi ise Aquillia Severa adında bir Vesta Rahibesiydi. Sorun şu ki, Vesta Rahibeleri kendilerini tanrıya adayarak, bakirelik yemini ederler, bu nedenle kutsal sayılırlardı. Değil evlenmek bir erkekle beraber oldukları takdirde cezası Roma kanunları gereği diri diri gömülerek öldürülmektir. Tabi bu kutsal kuralı çiğneyen bizzat Roma imparatoru olunca kimse sesini çıkaramadı.
Özel hayatında işler bu kadar karışıkken Elagabalus, devlet yönetiminde de radikal kararlar almaktaydı. Kadınların girmesinin yasak olduğu senatoya annesi ve büyükannesini senatör olarak atamasını hakaret olarak algılayan bazı devlet görevlilerini hadım ettirdi. İdam için kullandığı yöntemler de oldukça farklıydı. Misafirlerini uykuda aslanlara boğdurduğu, yemeklere zehir ve böcek koydurduğu söylenmektedir. Ayrıca ölüm emrini verdiği kişilerin üzerine tonlarca gül yaprağı döktürerek nefessiz kalmalarını sağlamaktaydı. Bu ilginç idam yöntemi Lawrence Alma-Tadema’nın “Elagabalus’un Gülleri” isimli tablosuna konu olmuştur.
Elagabalus’un Roma tanrısı Jüpiter’e tapınmayı yasaklaması ve kendi tanrısı El-Gabal’ı baş tanrı ilan ederek yaygınlaştırmaya çalışması da dönemin büyük skandalları arasında gösterilmektedir.
Bir Devrin Sonu ve Elagabalus’un İdamı
Aynı anda hem dini hem milli değerlerine karşı bu kadar farklı ve negatif bir tutuma Roma halkı daha fazla dayanamadı. 222 yılında, 18 yaşındayken kendisini korumakla yükümlü olan Praetorian Muhafızları tarafından annesi ile beraber katledildi. Cansız bedenleri at arabasına bağlanarak tüm Roma sokaklarında halka teşhir edilip sürüklendi. Ardından ondan geriye hiçbir iz kalmaması için Tiber nehrine atıldı.
Sonuç
Sadece 14-18 yaşları arasında tahtta bulunan genç hükümdarın hayatı ve sonu; var olan düzene, gelenek ve göreneklere karşı saygısızlık sayılabilecek nitelikteki köklü değişiklikler yapma girişiminde bulunan her hükümdarın başına gelenlerde olduğu gibi yine ders niteliğindedir. Bu noktada tarih, tekerrürden ibarettir demek yanlış olmaz. Ancak Elagabalus’un orijinal yaşantısının tarihte eşsiz sayfalar doldurduğu, birçok farklı alanda sanat eserine konu olduğu da aşikârdır. Ayrıca bazı kesimlerce Elagabalus’un kahraman ilân edildiği de unutulmamalıdır.