Hz. Ebû Bekir Kimdir? Hz. Ebû Bekir’in halifelik dönemi
  1. Anasayfa
  2. Biyografi

Hz. Ebû Bekir Kimdir? Hz. Ebû Bekir’in halifelik dönemi

0

Hz EBÛ BEKİR bin Ebû Kuhafe radıyallahu anh

 

Tam adıyla, Abdullah bin Osman (r.a)  Kureyş kabilesinin küçük kollarından olan ‘Teym’ kabilesine mensubtur. Bu kabilenin soyu, Mürre bin Ka’b’ta Peygamberimiz (s.a.v)’in nesebi ile birleşir. Miladi 573 Mekke’de, yani Fil Vakıasın dan üç yıl sonra doğmuştur. İyi, dürüst yardım sever, çokça hayır ile uğraşmasından, annesi ona ‘Atik’ (temiz, soylu) ismini vermiştir. Hz Ebu Bekir (ra) cahiliyede de aynı güzel ahlaka sahip biridir.

Peygamber efendimiz (s.a.v)’e ilk inanan erkeklerden sayılmış, ve ‘Abdu’l Kabe’ olan ismini, Abdullah diye değiştirmiştir. Kendisinin vesilesi ile de başta aşere-i mübeşşere (cennet ile müjdelenen on sahabi) olmakla, birçok kişi Müslüman olmuştur. O Peygamber (s.a.v)’in övgüsüne mazhar olup, onun yoldaşı olma şerifine nail olmuştur. Kendisi hakkın da Peygamber efendimiz (s.a.v), şöyle buyurmuştur: ” Sen (Hz Ebu Bekir), Allah-u Teala’nın cehennemden azat ettiği kimsesin.”  (Tirmizi/Menakip-16)

Hz Ebû Bekir (ra) Ve İslam

İslamiyet’ten sonra en meşhur lakabı da Peygamberimiz (s.a.v)’i kayıtsız şartsız tasdik ettiğinden ‘Sıddık’ ismidir. Bu kişiliğinden dolayı, annesi Selma bnt. Sahr’a  ‘Ümmü’l denmiştir. Ayrıca annesi de, Erkam’ın evinde Müslüman olmuştur. Babası ise Mekke’ nin fethinde 90’lı yaşlarda iman etmiştir.

İslam’dan öncesinde de sonrasında da hep hayırla anılmış, herkes onu hayırda öncü olarak tanımıştır. Mekkelilerin baskı ve eziyetleri sırasında birçok Müslüman köleyi satın alıp, azat etmiştir. Ayrıca kendisi de bu eziyetlerden payını almış, Utbe bin Rebia tarafından öldüresiye dövülmüş, tanınmayacak hale gelmiştir. Ancak Allah yolunda hiç bir zaman geri kalmayıp, hep en önlerde olmuştur. Hz Ebu Bekir, peygamberimiz (s.a.v) ile beraber hicret etmiş, Medine’de ki Ensar-Muhacir kardeşliğin de Hârice bin Zeyd ile kardeşlik bağı oldu.

‎İstişare meclisinde bulunup onun görüşleri pek çok meselenin sonucuna ışık olmuştur. Buna örnek olarak Bedir Savaş’ı sonrası, Rasulullah (s.a.v) onun görüşüne uymuş, esirler fidye karşılığında serbest bırakılmıştır. Uhud Savaşın da, kendisini Peygamber (s.a.v)’e siper etmiş ve yanından hiç ayrılmamıştır. Hudeybiye’de Rasulullah (s.a.v) onunla istişare etmiş, oda ‘Sıddık’ isminin hakkını verip Peygambere itaatini göstermiştir.

Allah ve Rasulüne yapılan hakaret ve asılsız iddialara karsı sert olmuş, kendisinin yumuşak olması, bir engel teşkil etmemiş, bilakis Müslümanların Allah ve Rasulüne itaati adına güzel bir örnek olmuştur. Hiç bir sefer ve gazve den geri kalmamış, orduların hazırlanması için, malının tamamı bir seferde infak ettiği olmuştur. Hz Ebu Bekir, hicretin 9. yılında bizzat Peygamberimiz (s.a.v) hac emirliğine atamış, bir yıl sonra da O’nunla birlikte (s.a.v), Veda haccına katılmıştır.

Hz Ebû Bekir (ra) Halifeliği

Rasulullah (s.a.v) hastalanınca Ebu Bekir (r.a), nazil olan vahiyden ve Peygamberin (s.a.v) görmüş olduğunu rüyadan, vefatının yakın olduğu anladı ve bu yüzden ağlamaya başladı. Resûlullah (s.a.v) onun susmasını istedi ve Hz Ebu Bekir (ra)’in kapısı dışında mescidin avlusuna açılan bütün kapıların kapatılmasını emretti. Bunun sebebini açıklarken de İslâmiyet’e ondan daha faydalı kimseyi tanımadığını, insanlar arasında bir dost edinecek olsa onu tercih edeceğini söyledi. Namaza çıkamayacak kadar hastalanınca namazı Ebu Bekir (r.a)’nın kıldırması emretti. Vefat eden Peygamberimiz ardından, O’nun öldüğüne inanmak istemeyen sahabelere, yine örnek teşkil ederek meşhur konuşmasını yaptı.

Uzun süren konuşmalar ve sunulan adaylardan sonra, Ömer (r.a)’ın tavsiyesi ile, ilk halife seçildi ve ‘Rasulullah (s.a.v)’in halifesi’ lakabı aldı. İlk hutbesinde Müslümanların en iyisi olmadığı halde onlara başkan seçildiğini ifade ederek doğru hareket ederse kendisine yardım etmelerini, yanlış davranırsa doğrultmalarını, Allah’a ve resulüne itaat ettiği müddetçe Müslümanların kendisine itaat etmelerini istedi.

Yaptığı ilk iş Peygamberin (s.a.v) Rumlara karşı hazırladığı Usame bin Zeyd’in ordusunu seferber etmek olmuştur. Tarihe ‘Ridde’ diye geçen, Peygamberin (s.a.v) vefatından sonra dinden dönenlerin Medine’yi kuşatma tehlikesi olmasına rağmen, Rasulullah (s.a.v)’in emrine itaat ederek, Usame (r.a)’ın ordusunu göndermiştir. Bazı sahabeler buna karşı olsa da, Hz Ebu Bekir İslam’ın emirleri karşısında dimdik durmuş asla taviz vermemiştir. İlmi ile onları aydınlatmış ve anlaşmazlığı çözmüştür. Yine bu sarsılmaz inancını, zekat vermeyi reddeden ve peygamberlik iddiasında bulunan yalancı peygamberlere de göstermiş, onlara tövbe etmeleri için fırsat tanımış, ısrar edenlere karşıda ‘Seyfullah’ (Allah’ın kılıcı) Halid bin Velid (r.a)’ı göndermiştir.

‎İslam dinini tebliğ etme konusunda, Peygamber (s.a.v)’in izlediği stratejiyi izleyerek, Sasanilere karşı Halid bin Velid komutasında ordu göndermeye karar verdi. Bekir bin Vâil kabilesin Şeybani kolunun reisi Müsenna bin Harise, Medine’ye gelerek İranlılara karşı savaşta kabilesinin kumandan olmayı teklif etti. Bunum üzerine Hz Ebu Bekir (r.a), Halid bin Velid (r.a)’ı başkomutan tayin ederek, Müsenna’ya destek olarak gönderdi.

Yine Bizans topraklarına da Ebû Ubeyde bin Cerrah’ı (r.a) düşman üzerine gönderdi. İslam orduları dönemlerini iki büyük devletlerine karşı savaşıyor, asla geri adım atmayıp ard arda zaferler kazanıyorlardı. Amaçları insanları kula kulluktan kurtarıp, tek ve ortağı olmayan Allah-u Teala’ya kulluğa çağırmak, göndermiş olduğu kulu ve elçisi Muhammed Rasulullah sallallahu aleyhi vessellem’i tanıtmaktı. İslam orduları fethettikleri beldelerde ki insanların, İslam’a girmeleri konusunda muhayyer bırakmış, onları zorlamamışlar, dinlerinden vaz geçmeyenler den cizye almışlar, kilise ve ibadethane gibi yerlerine zarar vermemişler, onlara güvence vermişlerdir. İslam dinini kabulde zorlamanın olmadığını, ancak İslam’a giren bir kimsenin şartlarını yerine getirmesi gerektiğini vurgulamış ve güzel davranışlar sergilemişlerdir.

‎ Hz Ebû Bekir (ra) Ölümü

Hicretin 13. yılında Hz Ebu Bekir Sıddık (r.a) hastalanmış, kargaşa çıkmaması adına, etrafında ki istişare heyetine, vefatından önce bir halife seçmelerini istemiştir. Heyetin kararına bırakması sonucu olarak, istemediğini bildiği halde bu sorumluluğu taşıyacağını düşündüğünden Ömer bin Hattab (r.a)’ı seçmiş ve bunu bir ahit olarak yazdırmıştır. Kızı Aişe (r.anha)’ya kalan malının beytülmala iade edilmesini, ve Rasulullah (s.a.v)’in yanına defnedilmeyi vasiyet etti. Ayrıca eski elbisesi ile kefenlenmesini ve hanımı Esma bnt. Umeys (r.anha) ve oğlu Abdurrahman (r.a)’ nın cenazesinin yıkanmasını istedi. Cemaziyel-âhir ayının 13’de, 63 yaşında vefat etti…

Paylaş
İlginizi Çekebilir
Adam Smith kimdir?

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir