6000 Senelik Köklü Tarih
Dünyanın en kalabalık ve en büyük ülkesi olan Çin’in bu denli büyük olmasının en büyük nedeni köklü bir tarihe sahip olmasıdır. Yaklaşık 6000 sene önce Wei Nehri’nin yanında temelleri atılmıştır. Günümüzde yaşayan en köklü millettir. Ruhlara, tanrılara ve atalarına saygı duymaları ile bilinirler ve bu gelenekleri kurulduğu andan itibaren başlamıştır. Bu denli büyümesinin sebeplerinden birisi de etraftaki ruhani inançlara saygı duymaları ve tanımak istemeleri sayesinde olmuştur.
Antik Çin hakkında bilinene göre insanlar küçük topluluklar halinde küçük köylerde yaşamlarını sürdürmekteydi. Hatta bulgulara göre Banpo isimli bir köyün var olduğu ve bu köydeki rahiplerin kadın olduğu kanıtlandı. Dini yetkilerin tamamı kadınların elindeydi. Gündelik yaşama gelecek olursak, insanlar çember benzeri evlerde yaşamakta, hayvanların derilerini giymekteydi. Banpo gibi küçük köyler yıllar geçtikte nüfusun artmasıyla şehirlere dönüşmeye başladı. İlk hanedanlığın ise milattan önce 2070 ve 1600 yılları arasında büyük şehirlerin birinde olan Şia Hanedanı olduğu bilinmekte. Yaklaşık 600 sene hüküm sürdükten sonra yerine Şang Hanedanlığı yerine geçmiş ve yazı sistemi geliştirilmiş. Bu gelişim ile Çin’de akan gündelik yaşam yazıya dökülmüş ve bizlere ilk kalıntılar bu sayede ulaşmıştır.
Sınıflaşma ve Giyim
İnsanlar ilk kez ipekle milattan önce 2696 yılında tanışmıştı. Mitolojik inançlarına göre Tanrıça Leizu, çay içerken çayına ipek kozası düşmüş. İpek kozası açılmış ve kozanın iplikten ibaret olduğunu görmüş. Daha sonra onlar için bir dut ağacı dikmiş ve böceklerin koza yapmasını beklemiş.
Gündelik hayata geri dönecek olursak insanların hepsi ipek giyemezdi. Bu elbiseleri sadece soylular ve üst sınıfta yer alan insanlar giyebilmekteydi. Hatta bu elbiseyi yapan ve satanların bile giymesine müsaade edilmezdi. Halkın alt kısmı, kenevir otundan yapılma elbiseler ile hayatını sürdürmekteydi. Çin’in kadınları uzun cübbeler giyer, bellerine kuşak bağlarlardı. Erkekler de aynı şekilde cübbe giyer ama kadınlarınkine göre daha kısa olurdu. Erkekler tarafından pantolon ile birlikte bez ayakkabı veya sandalet tercih edilirdi. Kış dönemlerinde ise kenevir otundan yapılma kalın ceketler ile soğuktan büyük ölçüde korunurlardı. Kadınlar ise daha çok kaplan motifli şeyler giyerdi, bunun çocuklarını koruyacağına inanırlardı. O zamanlar hayvanların kralının aslan değil kaplan olduğu düşünülürdü. Bunun yanı sıra kurbağa ve yılan da popüler hayvanlardandı ve kötü ruhlardan koruması için kaplan motiflerinin yanına iliştirilirdi. Bu durum soylular için de böyleydi, ipek elbiselerine kaplan ve ejderha motifleri işletirlerdi.
Aradan uzun yıllar sonra, milattan sonra 589 ve 618 yılları arasında ülkeye Sui Hanedanlığı hükmetti. Halk ile soylular arasında çok fazla benzerlik olduğunu öne sunarak halka renkli giyinmeyi yasakladı. Halk sadece mavi veya siyah renkte elbiseler giyebilecekti. Soylular ise yine istediği renkte kıyafetler giymeye devam ediyordu.
Soylu olmak büyük oranda doğum ile olurdu. Bir kişinin babası köylü ise oğlu da köylü olurdu. Üst sınıfın oğlu da aynı şekilden bir üst sınıf olarak hayatını devam ettirirdi. Bunun yanı sıra yazının gelişmesiyle sınıf ayrımı daha çok belirgin oldu. Okuma ve yazma bilen insanlara değer verilirdi ve üst sınıftan kabul edilirdi. Şang Hanedanlığı’nın hükmü sona erdikten sonra devlet bir sınav sistemi hazırladı ve burada alınan başarıya göre devlet memuru olunabiliyordu. Sınavın koşulları şu şekildeydi; okuma ve yazmak bilmek, en az 9 tane kitabı ezberlemiş olmak.
İnsanların eğlence yerleri tavernalardı. Buralarda yine sınıf ayrımına göre değişmekteydi. Köylülerin ayrı, orta sınıflarınki ayrı, soylularınki ayrıydı. Üst sınıfla, alt sınıfların tavernasına girebilirlerdi ancak gitmezlerdi. Alt sınıfların ise üst sınıfların eğlence yerlerine girmesine kesinlikle izin verilmezdi.
Genellikle tavernaları kadınlar yönetirdi ancak özel bölgelerde tavernaları erkekler yönetmekteydi. Diğer sınıflara göre üst sınıflarda yer alan tavernalarda çalışan kadınlar, daha bakımlı ve daha güzeldi. Ayrıca bu tavernalar vali tarafından sık sık denetlenir ve o ortama uygun olmayan kadınlar işten çıkarılırdı. Bu özel bölgelere alt sınıftakiler giremezdi, girebilseler dahi paraları yetmezdi. Ayrıca sosyal sınıflaşma saç modasında da görülmekteydi. Erkekler ve kadınlar saçlarını uzatırdı. Bunun sebebi saçların atalardan geldiğine inanılmasıydı. Zengin kadınlar saçlarını altın veya gümüş gibi değerli şeylerden yapılmış iğneler ile toplarken fakir kadınlar ya örerler ya da topuz yapmak için ip kullanırlardı.
Çin’de eskilerden kalma bir diğer gelenek ise vücudun da atadan gelmiş olma inancıydı. Bu sebep ile vücuda kasten zarar verilmesi ya da değiştirilmesi hor görülürdü. Dövme yapan insanlar toplum tarafından hor görülmekteydi. Bunun bir diğer sebebi de barbarların vücutlarına mürekkep sürmesinden dolayıydı. Ayrıca dövmeler o zamanlar bir suçlu işaretiydi. Suç işleyenlere bir dövme yapılırdı ve hayatları boyunca o izi taşırlardı. Dövme yakılsa ve çıkarılsa dahi izi kalacağı için insanlar o kişinin suçlu olduğunu anlarlardı.
Ayrıca Çinliler kokuya çok önem verirlerdi. Bunun için parfüm kullanırlardı. Yeşil limon, karanfil gibi benzer bitkiler vücudun güzel kokması için kullanılmaktaydı. İnsanlar her gün banyo yapmazdı, bunun hastalığa neden olacağı düşünülürdü ve beş günde bir banyo olurlardı. Ayrıca imparatorun karşısına çıkacak olanlar ağızlarına karanfil sürerlerdi ki ağızları kokmasın. Bunu yapmak zorunluydu.
Ayakkabı tercihi olarak ise fakir halk tahta ve hasır hatta kenevir otundan yapılma ayakkabıları giyerlerdi. Zengin kişiler ise yine ipekten yapılma ayakkabılar giymekteydi. Yine üst sınıflar arasında popüler olan bir husus ayak tırnağı uzatmaktı. Bunun anlamı da çalışmak zorunda olmamalarını belli etmekti. Üst sınıf kadınlar küpeler, bileklikler, kolyeler gibi değerli aksesuarları takar ve daha şık görünüp daha çekici görünmeyi amaçlarlardı.
Ayrıca bir ilginç gelenek ise küçük ayak modasıydı. Kadınlar küçük ayaklı olmanın daha güzel olduğunu düşündükleri için ayakların büyümesini engellemek amacıyla demir ayakkabılar giyiyordu. Küçük kız çocuklarının ayakları sargıyla sıkıca sarılıyordu ve tırnakları ayağın altına doğru uzadığı için büyük bir acı yaşatıyordu. Alt ve üst sınıf arasında çok popüler olan küçük ayak modası 1911 yılında tamamen yasaklandı. Kadınlar tarlada çalışırken bu acıdan dolayı genelde emekleyerek işlerini yaparlardı.
Yiyecek ve İçecek
Çin’in en çok ektiği ve en çok tükettiği yiyecek pirinçti. Çin’in güney kısımlarında yetiştirildi. Hatta su kanalları kazılarak daha çok pirinç üretilmişti. Pirinç o kadar önemliydi ki insanlar vergi borçlarını pirinçle ödeyebilirdi. Ayrıca pirinç, şarap yapımında da kullanılırdı. Bitkisel ürünler ile beslenen halkın bu geleneği tapınaklarından ve manastırlarından gelmekteydi. İnsanların daha uzun yaşamasının daha sağlıklı beslenmekten geçtiği söylendiği için bu gelenek oluşmuştu. Kırmızı eti oldukça az tüketirlerdi.
Çinliler evlerinde bulunan ding isimli bir kazanda yemeklerini yavaşça pişirirlerdi. Zenginler ise tava ve fırın kullanıyordu. En çok tüketilen içecek çaydı. Milattan önce 100 yıllarında çay tüketilmeye başlanmıştı, farklı çay yaprakları karıştırılıyor ve daha güzel tatlar elde ediliyordu.
İş Dışı Yaşam
İnsanlar, çayı o kadar çok severdi ki evlerinde ve bahçelerinde merasimler gerçekleştirirdi. Ev, insanlar için ailenin buluşma yeriydi, kısaca bir ailenin yaşam merkezi burasıydı. Fakir halk basit yapılmış kulübe tarzı evlerde yaşarken, orta sınıf tahtadan yapılma evlerde yaşarlardı. Evlerin içinde bugün olduğu gibi yatak odası, mutfak, salon, yemek odası gibi yerler vardı. İnsanlar kedilere çok önem verirlerdi ve evcil hayvan olarak beslerdi. Ancak takvimlerinde kedi yoktur. Bunun sebebi bir farenin yarışma esnasında kediyi korkutması ve kedinin nehre düşmesidir. Bu nedenle kedilerin farelere olan düşmanlığının bu şekilde olduğunu düşünmektedirler. Köpekler ise koruma amacıyla beslenirdi ve daha sonra yemek amaçlı kullanılırdı. Ayrıca inanç olarak çok fazla bilgiye sahip oldukları için hayalet hikayeleri oldukça yaygındı. Hayvancılık olarak ise insanlar en çok domuz beslerdi. Bir insanın ne kadar çok domuzu var ise o kadar çok zengindi. Ayrıca satranç ve dama oldukça popülerdi. Bunların yanı sıra topla oynanan oyunlar, güreş ve okçuluk gibi Türklere benzer eğlenceleri de vardı. Çinliler yüzmekten çok korkardı. Boğularak ölen bir kişinin nehirlerde dolaştığı ve nehirde yüzmenin tehlikeli olduğu hikayesi halk arasında yayılmıştı. Evlerinde tanrılara da bolca yer ayırırlardı.
İnanç ve İbadet
Tarihler önce halk ilk olarak hayvanlara tapmıştır. Daha sonra geçmişteki atalara ve doğadaki varlıklara tapmışlardır. Toprak ruhları gibi varlıklara inanılmış ve onlara saygı göstermişlerdir. Falcılar oldukça meşhur olmuş ve hayalet inancı da halk arasında yayılmıştır. Günümüzde hala Çin halkı hayaletlere inanmaktadır. Ayrıca günümüzde olduğu gibi eskiden de festivaller düzenlenirdi. Bu festivallerde ölen kişiler için tütsüler yakılır ve yemekler hazırlanırdı. Tanrı ve tanrıça inancı olduğu için diğer bir hayatın olduğu da düşünülürdü.
En önemli tanrıçaları Xi Wang Mu olarak bilinirdi. Kunlun dağlarında yer alan bir altın sarayda yaşardı. Onun için ibadet yerleri kurulmuş ve tılsımlar hazırlanmıştı. Uzun yaşa ve koruma vereceğine inanırlardı. Diğer bir tanrıları ise Shangti isimli yaratılıştan, adalet ve kanundan sorumlu tanrıydı. Ona Sarı İmparator da denilirdi, Kültür ve dilin ondan geldiğine inanılırdı. Bereket tanrısı Cai Shen’di, insanlara mutlu bir yaşam vaat etmekteydi. Menshen, barış tanrısıydı ve insanları kötü ruhlardan korurdu. Daha birçok tanrıları vardı.
Eğitimler ve Sağlık Çalışmaları
Erkekler küçük yaşta bahçe işleri ile ilgilenirdi, daha sonra eğitim alırlardı. Kızlar ise küçük yaştan itibaren ev hanımlığı ve annelik için eğitilirdi. Zenginlerde de durum pek farklı değildi. Sadece erkekler okutulurdu. Eğitim almışlar için beş temel değer vardı. Bunlar ahlak, nezaket, sadakat, dürüstlük ve doğru ile yanlışı ayırt edebilmekti. Tahta çubuklarına not tutarlardı daha sonra büyüdükçe ağaç tomarları kullanılırdı. Milattan önce 105’de kağıdın icat edilmesiyle kitaplar üretildi. Beş klasik eser ve dört kitapları vardı. Tüm bu öğretilerin temeli Konfüçyüs’den çıkmıştı.
Doktorların hepsi erkekti Kırsal bölgelerde yine kadın aktarlar vardı ancak tıp alanında kadına yer yoktu. Ayrıca doktorların birçoğu rahipti ve dini ritüelleri yaparlardı. Tang Hanedanlığı gelene kadar tüm doktorlar Şamanizm inancına bağlıydı. İnsanların içine hayalet girdiğine inanırlar ve bitkisel tedaviye başvururlardı. Daha sonra Budizm yayıldı ve hastaneler, klinikler, huzur evleri gibi sağlık binaları açıldı. Budist rahipler artık daha önemli bir konumdaydı. Tang Hanedanlığı‘ndan İmparator Taizong, sağlık alanında ilerlemek için tıp okulları açtı. Ayrıca doktor olacaklar için sınava standart soruların yanına tıbbi sorular da eklemişti. Bu sayede yeni gelen doktorlar eski doktorlara göre daha iyiydi. Hayvan etinin tüketilmemesi önerilirdi ancak yine de bazı dönemlerde az da olsa insanlar hayvan eti tüketirdi. Onun dışında genellikle bitkilerle beslenirlerdi.
Geleneksel Festivaller
Son olarak insanların üç farkı türde festivali vardı. Ulusal festivaller en büyükleriydi. Dini ve bölgesel festivaller de bulunurdu. Bir bölgede doğan sanatçının doğum günleri kutlanırdı. Dini festivallerde tanrılar anılırdı. Taoizm festivallerinde her yer temizlenir ve kötü ruhların uzaklaştığına inanılırdı.
Ulusal festivaller büyük coşkularla kutlanır, havai fişekler atılırdı. Zao Shen anılır ve onun cennete olan yolcuğu kutlanırdı. Yeni yıla girerken hayvan kesilirdi. Bahsettiğim az ez tüketme durumu böyle durumlar için geçerliydi. En şişman domuzu besleme yarışması dahi vardı. İnsanlar Shen Dzu adında bir yarışmaya katılırlardı ve en şişman domuz seçilirdi. O domuz tanrıya kurban edilirdi. Diğer domuz sahipleri de hediyeler alırdı. Memur olanlar yedi gün izne çıkardı. Çoğu iş yeri kapalı olurdu. Geçmiş seneye teşekkür edilir, gelecek seneye umutla bakılırdı. Bu türlü Çinlilerin daha çok çeşitli festivali bulunmaktaydı. Günümüzde yapılan festivaller, eski geleneklerden kalmadır. Kültürlerini ve benliklerini koruyan Çin halkı atalarından gelen birçok geleneği sürdürmeye devam etmektedir.