Muharrem Kararnamesi; Osmanlı Devleti’nin ekonomik olarak iflas ettiğini ilan eden bir kararnamedir. Bu kararnameyi, maddelerini anlayabilmek için Osmanlı Devleti’nin o dönemini anlamak gerekiyor. Kararname nasıl bir ortamda, ne koşullarda, hangi olaylardan sonra ortaya çıktı veya hangi olaylara sebep olduğuna bakmak gerekiyor.
Osmanlı Devleti’nde İlk Borçlanma
Osmanlı Devleti’nin Karlofça Anlaşması ile başlayan gerileme dönemi, kaybedilen toprakları geri almak için yapılan savaşlar, ekonomik olarak zaten zor durumda olan Osmanlı Devleti’ni daha da zora sokmaktaydı. Rusya’nın Ortodoks azınlıkları savunma bahanesi ile Osmanlı Devleti’ne açtığı Kırım Savaşı; Osmanlı Devleti’nin mali olarak kaldırabileceği bir savaş olmadığı için ilk dış borçlanmasını yaparak bu savaştan aslında kayıp vererek çıkmıştır. İngiltere’nin Rusya karşısında savaş sırasında mali olarak desteklediği Osmanlı Devleti, savaştan toprak kazancı konusunda galip çıkmış gibi görünse de almış olduğu bu ilk borç aslında Osmanlı Devleti’ni geri dönüşü olmayan ekonomik sorunların içerisine sokmuştur.
1854 yılında Kırım Savaşı için, İngiltere’den alınan bu borç, ilk dış borçlanma olarak tarihte yerini alsa da bu borç ile birlikte 1874 yılına dek 15 farklı zamanda alınan dış borçlar ile birlikte katlanarak artmıştır. Borç ile iç ve dış borç kapatmaya çalışan Osmanlı Devleti, Avrupa’da ilerleyen sanayi dönüşümünden de geri kaldığı için ekonomik olarak daha da kötüye gitmekteydi.
Mali Durumlar İçin Çıkarılan Kararnameler
1875 yılına gelindiğinde, alınan dış borçlar doğru değerlendirilmediği ve yaşanan bütçe dengesizliklerinden dolayı Osmanlı Devleti borçları ve faizleri ödeyemeyecek duruma geldi ve borçlularla anlaşma yoluna gitti. Ekim ayına gelindiğinde mali durumun iflası ve borçların alacaklıların talebi doğrultusunda ödenememesi ile ilgili çıkarılan Ramazan Kararnamesi, alınmış olan dış borçların yarısını ödeyeceğini, kalan yarısına ise %5 faiz işlenerek ödeyeceğini bildiriyordu. Sultan Abdülaziz yayınlanan bu kararname ile aslında Osmanlı Devleti’nin mali olarak tamamen iflas ettiğini kabul ediyordu. 30 Ekim 1875 yılında çıkarılan Ramazan Kararnamesi uygulamaya geçirilmeye çalışılsa da 1876 yılının Nisan ayında yani sadece altı ay sonra açıklanan bu kararnameye göre bile ödeme yapılamayacağını duyurulmuştur.
1876 yılından 1881 yılına gelinceye dek, mali durumda herhangi bir düzenleme ve ödeme yapılamamasından dolayı Osmanlı Devleti’ne, borçlu olduğu devletlerin baskısı giderek artıyordu. Devlete kredi ve destek sağlayan bankerler, borçların anaparalarının geri ödemesi ile ilgili lobicilik faaliyetlerini sürdürüyordu. Yapılan bu baskı ve lobicilik faaliyetleri belli oranda sonuç vermiş, alacaklı devletler belli indirim sonrasında bu borçların ödenmesi ile ilgili uzlaşmaya varmıştır. Bu uzlaşma sonucunda 21 maddelik Muharrem Kararnamesi hazırlanmıştır.
Muharrem Kararnamesi ve Sonuçları
Muharrem Kararnamesi; ekonomik olarak iflas etmiş olan Osmanlı Devleti’nin 1854 Kırım Savaşı’nda İngiltere’den aldığı ilk borçla başlayan ve 1874 yılına kadar alınan borçların yapılan indirim sonucu kalan tutarı, Galata Bankerlerine olan borçları, Ramazan Kararnamesi ile belirlenen ödeme koşullarının yeniden düzenlenmesini ve kararnamenin en önemli sonucu olan Düyun-u Umumiye İdaresi’nin kurulmasını kapsıyor.
20 Aralık 1881’de düzenlenen kararnamenin ilk 14 maddesi, alınan borçların durumu, işleyecek faizi, borçlar için bulunan gelirleri düzenler. Düyun-u Umumiye İdaresi’nin kurulması, bu idarenin çalışma şekli, idareye ayrılacak gelir ve Osmanlı Devleti hükümetinin denetimi ve anlaşmazlıkların giderilmesi ile ilgili maddeler 15.madde ile 19.madde arasında belirtilir. Kalan 20.ve 21.madde ise Muharrem Kararnamesi’nin ihlalinde yapılması gerekenleri ve duyurulacak devletleri belirtir.
DÜYUN-U UMUMİYE İDARESİ
Türkçe çevirisi Osmanlı Devleti’nin Genel Borçlarına Tahsis Edilmiş Genel Gelirler İdaresi olan Düyun-u Umumiye-i Osmaniye Varidat-ı Muhassasa İdaresi, Avrupa devletleri tarafından “Hasta Adam” olarak görülen Osmanlı Devleti’ni ekonomik olarak da kendilerine bağlı hale getirmiştir. Savaşlar ve toprak kayıpları olurken Avrupa’daki sanayi ve diğer teknolojik gelişmelerden de faydalanamayan Osmanlı Devleti, iflas eden ekonomisi sonucu Avrupa’ya bağımlı hale gelmiştir. Muharrem Kararnamesi’nde olan Avrupa Devletleri, daha önce iç borçların ödenmesi için kullanılan tuz, tütün, avlanan balık, alkollü içeceklerden alınan vergi gelirlerini ve ayrıca damga ve ipekten gelen vergi gelirlerini de ekleyerek iç ve dış borçlanmada kullanılması için Düyun-u Umumiye İdaresi’nin yönetimine bıraktı. Devletin iktisadi faaliyetlerinin neredeyse tümü bu İdare aracılıyla İngiliz, Alman ve Fransız şirketlerine ve bankalarına kaldı.
Reji(tütün), tuz, balık, alkollü içeceklerden alınan vergilerin dışında demiryolu gelirleri ile Rumeli vergileri de Düyun-u Umumiye İdaresi’nin kontrolüne verilince Osmanlı Devleti’nin ekonomik faaliyetlerinin tamamına yakını yabancı sermayenin kontrolüne geçmiştir. Osmanlı Devleti, Avrupa devletleri tarafından sömürülen bir devlet haline gelmiştir. Kurumun kurulmasının sebebi olan borçlanmalar, kurum kurulduktan sonra da bitmemiş aksine devam etmiştir.
İkinci Abdülhamit zamanında kurulan Düyun-u Umumiye İdaresi’ni yönetecek olan meclis yedi üyeden oluşuyor. İngiltere, Hollanda, Fransa, Almanya, İtalya alacakları için birer temsilci, Osmanlı ve önceki borçların alacakları için de birer Türk temsilci bulunuyordu. Kurulduğundan itibaren ilk 5 yıl başkanlık İngiliz veya Fransız temsilciye ait bulunuyordu. Bu temsilcilerin olmaması halinde ise, meclise orada bulunan en yaşlı üye başkanlık ediyordu. Meclisin temel görevi; kendisine tahsis edilmiş tüm gelirleri toplayıp, idarenin yönetilmesi ile ilgili maaş, huzur hakkı gibi yönetim giderlerini düşerek, yapılan plan dahilinde borçlar arasında paylaştırmasıydı.
Kurulun başlangıçtaki çalışmalarıyla borçların ödenmesinin düzene girmesi alacaklıları memnun ederken, Osmanlı Devleti’nin hazine kasasına girmeyen vergi gelirlerinin yerini doldurmak için tekrar borçlanmaya gitmesine sebep olmuştur. Yeniden alınan bu borçların büyük bölümü demiryolu ve liman yatırımlarında kullanılmaktaydı. Ayrıca çöküş döneminde olan Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı için de borçlanmasını yine Düyun-u Umumiye aracılığıyla gerçekleştirmiştir. Eski ve yeni borçların karışmaması adına 1903 yılında bir düzenleme yapılmıştır. Birinci Dünya Savaşı’na kadar bir şekilde borçlar düzenli olarak ödenmiştir. Yeni alınan borçların varlığı Osmanlı Devleti’ni Dünya Savaşı’nda çok daha zor bir duruma sokmuştur. Yapımları yabancı sermayesi olan demiryolları ve limanlar savaşta Osmanlı Devleti’nin aleyhine sonuçlar doğurmuştur.
SONUÇ
Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan Osmanlı Devleti, toprakları işgal altındayken borç ödemesi söz konusu bile değildi. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra yapılan anlaşmalara ve Kurtuluş Savaşı’ndan sonra yapılan Lozan Barış Anlaşması’na göre, Osmanlı Devleti’nden yani sözlük anlamı “Genel Borçlar” olan Düyun-u Umumiye İdaresi’nden kalan borçlar yeni kurulan ülkeler arasında paylaştırılacaktı. Kurtuluş Savaşı’ndan galip olarak çıkan Türkiye, Lozan Barış Anlaşması’nda karara bağlanan bu borçlardan en büyük payı ödemek zorunda kalana devlet olmuştur. İtalya, Irak, Yunanistan, Bulgaristan, Filistin, Mısır, Yugoslavya gibi ülkelerin içinde bulunduğu 15 ülke, belli oranda ödeme yapmak zorunda kalmıştır. Ayrıca yine Lozan Barış Anlaşması ile Osmanlı Devleti’nin vergileri üzerindeki denetleme de kaldırılmış oldu. Lozan Barış Anlaşması’na göre; Türkiye üzerine düşen yaklaşık %67’lik bu borcu Türk Lirası veya Fransız Frangı ile ödemeyi kabul etmiştir.
Kırım Savaş’ında alınan ilk dış borçlanma ile başlayan ekonomik çöküş süreci, Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünün sona ermesinden sonra, toprakları üzerinde kurulan diğer devletlere de yük olma durumu ile devam etmiştir. Çöküş sürecinin mali boyutunu hızlandıran dış borçlanmalar, Ramazan Kararnamesi’nde alınan kararların uygulanamaması, Muharrem Kararnamesi ve tüm bunların sonucu olan Düyun-u Umumiye İdaresi’nin kurulmasıdır.